12 Mayıs 2019 Pazar

Son Umudum Bizde


Kanadı kırık yarınların dönülmez saatlerindeyiz.

Beklediğimiz kim ve neden bu kadar da yazının karakterine takılmak zorundayız? Dünyanın yönü mü değişti nedir, anlamsız kalıyor emekleri insanların? İçeriğinden çok şekline bakar olduk hayatın.


Yaşıyor muyuz gerçekten? Ramazan’ın bereketi gelir mi tekrar buralara? Arayıştayım bu Ramazan’da, eski dostları, temiz insanları, mahalle sohbetlerini, “selamın aleyküm”leri ve daha nice güzel, temiz şeyleri. Umudumu tazeleyen çok güzel davranışlar gördüm: Yan masada fazla söyledikleri yemeği hiç tanımadıkları bir insana ikram edebilenler gibi, bazı mekân sahiplerinin kimsesize, yoldan gelmişe hiçbir kâr amacı gütmeden çorba dağıtışları gibi, iftarda koşulsuz şartsız yemek dağıtan cami cemaatleri gibi…

Tabii yine her zaman olduğu gibi fiyatlarını kat kat arttıran lokantalara da şahit olmaktayım. Gerçi biraz daha ılımlı bakıyorum, normal zamanda kazandıklarından daha az kazandıkları için böyle yapıyorlar. Yine de Ramazan’ın anlamına hala aykırı geliyor bu iş.

Neyse, söylemek istediğim başka…

Ey güzel ülkemin canım yetki, makam, güç sahipleri, lütfen insanların emeklerinin karşılığını verin. Hak edeni hak ettiği yere getirin. İşi ehline teslim edin. İçeriğin önemli olduğu konularda şekle çok takılmayın. Bilirsiniz “viranelere malik nice defineler” olabilir. Ayriyeten ey güzel vatanımın canım vatandaşları, ebeveynleri, sevgilileri, eşleri, dostları, korkmayın insanlardan. Kendinizi hapsetmeyin bu saçma sistemin “modern yalnızlıklarına”. Çocuklarınızı beton duvarlar arasında mobil ağlarla bağlamayın hayata. Ey güzel insanlar, İstiklal Şairimizin söylediği iki kelimeyi şiar edinebiliriz kendimize: “Korkma” ile “İstiklal”.

Bu güzel memleketin canını çok yakarlar biz böyle ayrık olursak. Birbirimizden korkarsak. “Güzel ahlak” ile bir olmanın vaktidir şimdi. Bırakalım büyük büyük vatan kurtarma konuşmalarını, en azından kendimizce elimizden geleni bütün insanlık için yapmaktan korkmayalım. “Herkes kendi evinin önünü süpürse mahalle temizlenir” diyorlar ya, gelin biz komşumuzun da evinin önünü süpürelim. Güvensiz, birbirine şüpheyle bakan insanlar olmak yerine, bir somunu hiç korkusuzca paylaşabilenlerden olalım.

Ey yarenler, bu noktadan itibaren diyeceğim size, sokakların çocukları olmasın memleketimizde, ben inanıyorum biz verirsek el ele aydınlıklar taşırız her yere. Bekleneniz o kesin, bekleyen olmaktan vazgeçmek ise elimizde, belimizde, dilimizde… O zaman Bektaş Veli’ce, elimize, belimize, dilimize sahip çıkmak zamanı gelmiş geçmektedir. Hatırlarsak bu el bizim, bel bizim, dil bizim işte o gün ışık oluruz insanlığa, o vakit ilim de bizimle olur, sanatta. O vakit insanlığın beklediği kurtuluş oluruz işte…

Son iki kelime: “Korkma” “İstiklal” …

Bu vatanın her karış toprağını vatan kılan cümle güzel insanlara saygı ve minnetle…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder