26 Ocak 2019 Cumartesi

Kırık Duvar


Vakit karanlık; susmanın dayanılmaz ağırlığı üstümde. Şimdi yazmak zamanı, çünkü söylemezsem insanlığımdan şüphe duyacağım. Fenalığı bilip/görüp susan da, yapan kadar suçlu mudur?


Ne imiş efendim, ülkenin kurucu liderini anlatan özel baskı kitap satılacakmış da bilmem kaç bin basılmış da bilmem fiyatı çokmuş da, yok yazana tarihin en planlı sosyal medya linci yapılıyormuş da yurtseverler onu korumuş da falanmış da filanmış da…

Öncelikle Ramazan ayında normal menü'ne iki hurma bir zeytin ekleyip menünün fiyatını üç katına çıkartan Müslüman kardeşim, sen boş ver insanların değerlerini sömüren başkaları hakkında konuşmayı. Valla hiç samimi değilsin. Dediği gibi şairin “tükürsem yüzüne billahi acırım tükürüğe”. 

*Bir de yazının sonuna yaklaşırken aklıma geldi şuraya bir hatıramı eklemek istedim. Ramazan ayındayız, orucumuzu açacağız. Ankara Kızılay’da Konur caddesinde Zaytung isimli alkol satan, İslami bir amaç gütmeyen bir kafe var. İslami amaç derken, sahibinin çalışanının ya da müşterilerinin dini görüşü hakkında hiçbir fikrim yok. Sadece mekan gündelik haberlerle dalga geçmeyi kendine şiar edinmiş gayet eğlenceli bir yer. Neyse, hızlıca karar vermemiz gerektiğinden o mekanda iftar yapmaya karar verdik. Önden çorba söyledik ardından da işte normal menüde olan yemeklerden birini sipariş ettik. Oruçlu olduğumuzu öğrenince, hem çorbayı ikram ettiler, hem de hurma ve zeytin ikram ettiler. İkram ettiler derken çorbanın, hurmanın ve zeytinin parasını almadılar. Evet bildiğin ikram… Neyse yazmazsam içimde kalırdı.*

He bu arada insanların değerlerini sömürüp de iddia ettiğin gibi bir ekonomik krizde o paraya o baskı kitabını da satıyorsun ya sana da başka şairden bir cümle diyelim, “ben sana necis demem, necis duyar ar eder...” Bilerek şiirin orijinalindeki gibi yazmadım siz de “neden öyle yazmadın”, diye sormayın.

Şimdi başka bir mevzu daha var; asla ve asla koltuk sevdalısı (!) olmayan bir parti için yazmak istediğim bir mevzu! Bu mevzu tabandan tavana kadar tüm partilileri içeren bir mevzu. Hani iddialı bir şekilde bas bas bağırılıyor ya: “Seni Abdülhamid’in yalnızlığına bırakmayacağız!” diye… Heh işte tam bu noktada yalnız bırakmak istemeyenlere ufacık bir tavsiyem var; Abdülhamid'e kimin/kimlerin ihanet ettiğini iyice analiz edin bence. Çünkü dediği gibi Akif’in: “Sen ibret almazsan tarihten, tabii ki tekerrür eder o tarih.” Sen istediğin kadar yalnız bırakma, en yakınlarından gelmişse ihanet ne yapabilirsin ki..?

O bu değil de bir de bugün yerel seçimde bir ilin adayı için bir partinin zamanında “MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI” dahi yapmış bir üyesi beraat belgesi dağıtmış. O zatın söylediği başka zata vereceğimiz oylar “sırat”tan geçerken elimizde beraat belgesi olacakmış. Bak hele! Yanlış anlaşılmasın bunu o ile kütüğümü taşıyamayacağım için eleştirdim. Yaşadığım şehir bile izin vermiyor beraat belgemi almaya. Ama bir ufak uyarı yapacağım kendisine, beni duymaz bile de neyse, böyle yetkilerin olduğunu insanlara pek belli etme sonra yolunacak saç bırakmazlar adamda.

Nasıl da çok konuştum arkadaş… İşsizlikten hep bunlar. Çok fazla düşünmeye vakit buluyorum. Düşündükçe de çok konuşuyorum. Da son bir şeyi daha yazmadan edemeyeceğim, arkadaş “Adam” bir başka “Adam”ın konserine/dinletisine gitti diye ortalama altı bir siyasetçi, “Adam” başka bir “Adam”ı konserine/resitaline/dinletisine çağırdığı için ortalama altı bir sanatçı olur mu? Ne yapıyorsunuz dostlar? Bu olay hem çekememezliğin seviyesini gösterdi, hem de ülkece ironi anlayışımızın gerçekten olmadığını kanıtladı.

N'olur bırakın artık bu ikircikli tavırları, bırakın sizden olmayanı düşman/hain ilan etmeyi. Bırakın ideolojilerinizi savaştırmayı. Lütfen, lütfen lütfen… Zaten yine seçim geldi. Şimdi beni burada partilerin adayları okumaz da, partilere gönül veren dostlar lütfen kendinizden olmayanı ötekileştirmeyin. Komşunuzu siyasi hevesler altında vatan haini olarak yaftalamayın. Birleştirici olun. Zaten dört yanı sarmış sinsi düşman, hatta dediği gibi bir büyük Zatın: “Öyle puslu ki hava şeytan bile Müslüman mintanı giyiyor.” Tavsiyem Fatih’in olduğuna rivayet edilen kıssada olduğu gibi, “insanın insana” soracağı soruları sormaktan yanadır. “Aç mısın dostum?”, “Bir şeye ihtiyacın var mı komşum?” …

Hakkınızı helal edin! Dualarınızı esirgemeyin! Cümleten selam olsun!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder