Bir vakitler oldu bana, gözlerim
arar durur. Sevgi cümlelerinden öte gönlüm “Sen”de huzur bulur.
Kimyasalların vücudumuza hunharca
dalış yaptığı şu günlerde, sağdan ve soldan etkisi altında kaldığımız mor ötesi
(bilmem belki x ray) ışınlarının vücudumuza olan yolculuklarını seyrediyoruz.
Ne kadar da anlamsız bir yerden başladım konuya. Yine kafamda delice sorular,
yine yazmak isteği gönlümün ve dertsiz başa dert almaktan korkması kalemimin.
“Bir umuttur” dediği yaşamak
şairin, heh işte tam bu noktadan serzenişlerimi, güzel gönüllerinize sunuyorum.
Dünya mı çok karanlık yoksa benim mi gözlerim bozuk, bilemiyorum. Birkaç haber
bekliyorum posta güvercinlerinden. Gerçi güvercinler de gitti ya çoktan neyse…
Cümle cümle kurulan hıçkırıklar var içimde ve burnumu tıkayıp üç yudumda su
içmem gerektiğini tavsiye etmez oldu kimse.
Kimse… Varlığı sır olan kişi ya
da varlığı hiç bulunmayan. Kalabalık bir kasabanın, yalnız hisseden çocuklarını
tanımlayan kelime, “kimse’siz”. Öyle ağır bir bunalım ki içinde, Ay'ı gönderip
yakamozu tutmak istiyor gönlünce. Oysa mısraların yazıldığı yerde deniz bile
yokken. İşte böyle bir umut içinden sesleniyoruz insansızlığımıza: “Yakamozsun
sen!”
Kasabanın yalnız çocukları
demiştim yukarıda bir yerde, yeni dünya düzeni işte, bu hep böyle. Son asırda
yalnızlık hissedilenden ziyade yaşanan oldu kaderde. Neyse…
Uyumadan önce “vicdan muhasebesi”
yapın derdi ilkokul öğretmenim. Belki de bu yüzden iktisat politikalarında birer
sayıdan ibaret kaldık yaşarken, ne dersin öğretmenim? Vicdanlarımız bile mali
müşavirlere emanet edilmişse…
Boş konuşuyorsun Can, boşa değil
doluya gerek kelimeler, israf haram imiş, unutma! Ne yapsak, müjganla ağlaşsak
mı? Öyleyse bir mahur beste bulmak gerek şimdi. Bulan varsa ses etsin,
bulamayanlar da kalbinin sesini dinlesin çünkü;
“Enfraktında yüreğinin”, memleket
sevdası atan herkese selam olsun!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder