İçimde
söyleyemediğim sözlerim sancısı var, sanki doğmayı bekleyen bir bebek gibi
bekleşiyorlar, yükü oturdu üzerime.
Meşru
bir mecaz önündeyim bu aralar, saygıyla eğildiğimden midir, bel ağrısından mı
bilinmez, eğildiğim “o” andan doğrulamıyorum. Yolun başı sonuyla aynıysa
yürümenin anlamı var mıdır, çözemediğim bir başka karmaşa. Kendim mi oluyorum,
kendimden mi bak işte bunu hiç bilmiyorum.
Tanışmayı
unutmuşum mesela cümlelerde. Gerçi cümle kurabildiğim de pek yok bu aralar. Okumalar
birikti, iş fikirleri kafamda uçuşuyor, hele ki memleket meseleleri… Tarım
alanında politika bile yazmak istiyorum mesela. Yazsam işe yarar mı, sanmam. Yine
de mesele memleketse elimden geleni yapmalıyım sanırım.
Kimliğime
bir ayrı statü daha eklendi bu arada. Eklenen statü kadar mıdır varlığım, bak
onu da bildiğim yok. Sanırım şehrin son delisi olma yolundayım ha, ne dersin?
Senin bile aklın karıştı değil mi? Bakma bu yazımın hantallığına sen, uzun
zamandır yazmayı ihmal ettiğimden geçti kendinden böyle cümlelerim. Yoksa dilim
hala arsız, yazma hevesim hala hınzırdır içimde.
Daha
çok yazmalıyım belki ne dersin? Seni dahil edemediğim her anıma, bir fotoğraf
karesi misalince anı eklemeliyim belki de? Oysa anılar biriktirmek değil
paylaşmak ve dahi anında yaşamak için düşmeli bence insan yüreğine.
Yeni
fark ediyorum pek sevgili okuyucum, zaten senle benden başka yokmuş kimse
burada. Gerçi senle ben bile yokuz şurada… Selam ile, dua ile…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder