Gecenin
beşi olanda, kapımıza varanda, gözümüze görünür olur belki son nefeste sevda…
Şimdi
dersiniz ki: “Yazar efkârlı bir gecenin içinde esrar kokuyor son sesinde.”
Hayır, dost; ne efkâr var içimde ne de esrarlıyım bu gece… Sadece istemsiz bir
sessizlik ve karanlığa gömülmüş Ankara sokakları… Bir de hatıra düşmüş geçilmiş
yollar… İşte bu gece nefsimize kalan bu kadar…
Öfkeliyim
biraz sokaktaki ötekilere. İlim görmüş cahillere… Eşekliği baki kalan ahaliye…
Yol da biter elbet, yıllar da geçer. Ama kör bakan görmez yine ve yine. Anlamak
isterim, dinlemek isterim tabii ki o sessiz gözyaşlarının sebeplerini de ancak
anlayamam, neden bunca erken gitmek için gösterilen çaba? Bir de arkadaş;
hayrola yolculuk nereye?
Daha
birlikte seyredeceğimiz gün doğumları var, birlikte batıracağımız güneşli
günler… Mehtaba karşı oturup sohbet edeceğimiz vakitlerimiz var. Yani sanmayın
ki ölümden korkmakta yazar. Hayır dostlar! Diyorum ki; daha hep birlikte
yaşayacağımız günler var, birlikte söyleyeceğimiz türküler, dağlara
haykıracağımız sevdalarımız var. Bırakın yakanızdaki şu ölmek isteğini. Ölüm
mutlak. Ölüm gerçek. Ve elbet bir an olduğunda gelecek. O gelene kadar bırakın
intihar meyilli hayatlarınızı da yaşamaya bakın be kardeşim. Tadına varın soğuk
esen rüzgârın, içinizi ısıtan güneşin. Hem daha aynı dalgada kıyıya vuracağımız
anlarımız var. Benim yazacaklarım, sizin okuyacaklarınız var.
Karamsar bir dünya düşü elbet kâbusumuz
olmakta. Evet, biliyorum dünyada nice çiçekler bir hiç uğruna solmakta. Ama dostum
bak avuç içine… İşte tam orada… Tut solmadan bütün renkleri o güzel çiçeklerin
ellerinden ve dünyayı daha yaşanılabilir bir yer kılmaya bak. Gel bitirelim şu
savaşları, kıtlıkları, yoksullukları, en azından umutsuz çocuklukları… Gel omuz
omuza savaşalım, dünyayı kötü bir yer haline koyan insafsızlarla ve yaşayalım
hep birlikte dostça…
Hakkınızı helal edin dostlar,
kafa ağrıtmakta bu yazılar. Selam siz korkusuzca yaşayabilenlerin üzerine
olsun. Saygılarım ve dualarımla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder