Binlerce
savaş çığlığı her yandan… Her taraf iyi, her taraf kötü birazından… Öğrenemedik
sevmeyi, sevgiyi paylaşmayı. Sarılamadık birbirimize sımsıkı. Dertlerin en
derin yerinde hikâyeler uydurduk kendimizce.
Evet,
tam olarak düşündüğün yerdeyim değerli okuyucu. Tam da beklediğin yerin sağ
tarafında duruyorum. Belki istemsizce son nefesime yaklaşıyorum. Belki de sana
geliyorum. Korkma bugün karamsarlıktan değil, dostluktan bahsediyorum. Şöyle
mesela; kimse olduğumuz gibi değil dünyada. Kimsemiz de olduğu gibi değil
zaten. Her şey bir bütünleme içerisinde. Dağlar ve denizler bazen paralel,
bazen dik birbirine. Dağlar, denizlerle insan ise insanlarla uzak birbirine. Ne
kadar da yakınız oysa. Çoğu zaman aynı yatakta farklı uykularda… Bazen de aynı
sofrada farklı tabaklarla… Acaba diyorum, eskiler aynı kaptan yerken bir şey mi
öğretmek istiyorlardı bize? Bilemem. Çok derin mevzu şimdi o kadar dibe
giremem. Aynı kap olsa da kaşık yine
farklı değil mi zaten? Neyse bu mevzu bizden çıkar. Sonra laf olur, söz olur da
anlatamayız derdimizi.
Mesela,
en sevdiklerimiz nerede? Bahsettiğim yalnızlık değil bu arada. Hele tek
başınalık hiç değil. Ciddi soruyorum şu an en sevdiklerimiz nerede? Coğrafi
konum olarak bilmiyor olabiliriz. Ancak bildiğimiz bir şey var: Binlerce
hatıranın tam içinde. Bu hatıralar nerede depolanır onu da bilmiyorum. Bilsem
bile anlatamazdım. Bir şey soracağım canlar:” Gelin bir olalım, kavgayı bırakıp
el ele tutuşalım, ölmesin insan öldürmeyelim artık gelin yaşatalım” desem kaç
kişi duyar ki sesimi?
Çok
geveze oldum yine. Gerek yok bu kadar kelimeye. Şu karşıki dağda lambalar yanar…
Selam siz güzel insanların üzerine olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder