Nefes
almak sancısı ciğerlerimin, bir hasrettir bu… Zaten başkası olsa dayanamazdı
söze, oysa gitmek gerekir bazen ve vakit son gece.
Merak
ediyorsan diyor ya, öyle içinden geldiğince söylemek lazım bazen. En güvendiğin
yerde kaybolursun, hani derler ya “dalgalı denizde boğulanlar, yüzmeyi en iyi bilenlerdir”
diye, işte öyle. Gitmek heyecanı kalp tıpırtısının, kalamamak hüznü öte yanımın…
Nasıl bir şey ki bu, her söz veriş bir vazgeçişe gebe! Hoşça kal ilk adımım,
sen de bir nefeste unutulmazlarımdansın. Şimdi söz zamanı derler ya hani,
konuşmak buncasına anlamsız gibi. Sussam da sen anlar mısın beni?
Tonlarca
güzel haberin arasında yıkanmakta olan nefsim, birkaç sarsıntıyla yıkılır mı, bilmem.
Hadi çıkalım yola, her varış bir başlangıçtır ne de olsa. Hadi dostlar dediği
gibi şairin: “Güneş’e akın var”. Şimdi ya vazgeçeriz her yoldan, sakin bir
sahil kasabasında zeytin yetiştiririz ya da en çok vurdukları yerden “gençliğimizden”
kalkarız ayağa ve cihan titrer korkusuna bizden. Şimdi son gecedir bu sessizliğe
gebe. Susan sussun, sözü olan herkesle devam edeceğiz yola! Uyan, çalış ve
durma kardeşim. Unutma sen bir ufacık toprak uğruna can feda edenlerin torunusun.
Umutsuzluk yakışmaz sana!
Korksa
da kırılsa da yorulsa da -ki yakışmaz bunlar ne gençliğe ne ecdadına- yolda
olanlara selam olsun!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder