Modern zamanlarda yaşamaktan bıkmış bir kadındı. Kendisini
tarihin asil denizine bırakmış ve sanki tarihi çağlarda yaşıyordu. Çağdaşları
gibi sadece telefona fotoğraf koymak için gezmiyordu tarihi yerleri ve dahi
eserleri. O her birisinin hikayesini yaşıyordu kendi güzel düş dünyasında. Yine
böyle binlerce seyahatten birisini yapmayı planladı. Yola koyuldu ve -adını
burada veremeyeceğim- o güzel antik kente ulaştı.
Hep
heyecanlıydı zaten. Bu heyecanı babasından geçmiş olmalıydı. Küçük yaşlarda
toprağa verdiği ve bir çınar ağacının altında ebede kadar istirahate yolladığı
babasından. O küçük yaşında yaşadığı bu travmanın etkisini üzüntü olarak değil,
heyecan olarak gösteriyordu her seferinde. Şimdi geldiği o diyarlar diyarı
antik kentse, küçükken babasının anlattığı masalların asıl mekanıydı. O yüzden
normal heyecanı binlerce katına çıkmıştı. Bu diyardaki her hayalinde babasıyla olabilecek.
Hatta babasının sesinden dinlediği o güzel masalları, kendi gözleriyle
canlandırabilecekti.
Oteline
yerleşti. Annesine geldiğini haber etti. Vakit sabahın seheriydi. Ancak o
yerinde duramıyordu. Kahvaltı zamanından önce çıkıp dolaşmaya can atıyordu. Ne
var ki uzun yol bedenini hayli yıpratmıştı. Her şeye rağmen kendisini dışarı
attı. Antik kent o saatler içinde ziyarete kapalıydı. Ama o her antik yapının
farklı girişleri olduğunu bildiği için araştırmaya koyuldu. Denizin dibine
kadar gelmişti. Gördükleri karşısında büyüleniyordu. Denizin içine uzanan
surlar vardı ve sabahın seherinde sakince duran denizin dibindeki antik taşlar
görülüyordu. Bulduğu kuru bir kayanın üzerine oturdu. Derin bir nefes aldı,
gözleriyle denizi taradı. Gerisi onun hayaliydi artık:
“Gemi
yolculuğu çok sarstı. Ama sanırım bu güzel liman kentine gelmek için değerdi.
Babamın yeni fethettiği toprakları ilk gören göz olmaya bayılıyorum. Ah şu ipek
elbiselerden de bir kurtulsam. Neyse düşünmemeliyim şimdi bunları. Limanda bizi
babam mı karşılayacak acaba? En iyisi gemi limana yanaşmadan hazırlanayım.
Böylelikle bu güzel şehri gezmek için çok beklemem.”
Hayalinde
bir prenses olmalıydı. Babasını çok belli ki antik dönemlerden birisine kral
yapmıştı. Tarihi çağlarda bu derin yolculuk onun için başlamıştı. Ötesinde
geminin limana yanaştığını hayal edecekti elbet. Belki gezdikçe de şehri -kim
bilir babasının yanı başında belki- o tarihi çağların prensesi olacaktı.
Devamı
için beklemeli…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder