26 Mayıs 2017 Cuma

İlk Hikaye

                Modern zamanlarda yaşamaktan bıkmış bir kadındı. Kendisini tarihin asil denizine bırakmış ve sanki tarihi çağlarda yaşıyordu. Çağdaşları gibi sadece telefona fotoğraf koymak için gezmiyordu tarihi yerleri ve dahi eserleri. O her birisinin hikayesini yaşıyordu kendi güzel düş dünyasında. Yine böyle binlerce seyahatten birisini yapmayı planladı. Yola koyuldu ve -adını burada veremeyeceğim- o güzel antik kente ulaştı.

                Hep heyecanlıydı zaten. Bu heyecanı babasından geçmiş olmalıydı. Küçük yaşlarda toprağa verdiği ve bir çınar ağacının altında ebede kadar istirahate yolladığı babasından. O küçük yaşında yaşadığı bu travmanın etkisini üzüntü olarak değil, heyecan olarak gösteriyordu her seferinde. Şimdi geldiği o diyarlar diyarı antik kentse, küçükken babasının anlattığı masalların asıl mekanıydı. O yüzden normal heyecanı binlerce katına çıkmıştı. Bu diyardaki her hayalinde babasıyla olabilecek. Hatta babasının sesinden dinlediği o güzel masalları, kendi gözleriyle canlandırabilecekti.
                Oteline yerleşti. Annesine geldiğini haber etti. Vakit sabahın seheriydi. Ancak o yerinde duramıyordu. Kahvaltı zamanından önce çıkıp dolaşmaya can atıyordu. Ne var ki uzun yol bedenini hayli yıpratmıştı. Her şeye rağmen kendisini dışarı attı. Antik kent o saatler içinde ziyarete kapalıydı. Ama o her antik yapının farklı girişleri olduğunu bildiği için araştırmaya koyuldu. Denizin dibine kadar gelmişti. Gördükleri karşısında büyüleniyordu. Denizin içine uzanan surlar vardı ve sabahın seherinde sakince duran denizin dibindeki antik taşlar görülüyordu. Bulduğu kuru bir kayanın üzerine oturdu. Derin bir nefes aldı, gözleriyle denizi taradı. Gerisi onun hayaliydi artık:
                “Gemi yolculuğu çok sarstı. Ama sanırım bu güzel liman kentine gelmek için değerdi. Babamın yeni fethettiği toprakları ilk gören göz olmaya bayılıyorum. Ah şu ipek elbiselerden de bir kurtulsam. Neyse düşünmemeliyim şimdi bunları. Limanda bizi babam mı karşılayacak acaba? En iyisi gemi limana yanaşmadan hazırlanayım. Böylelikle bu güzel şehri gezmek için çok beklemem.”
                Hayalinde bir prenses olmalıydı. Babasını çok belli ki antik dönemlerden birisine kral yapmıştı. Tarihi çağlarda bu derin yolculuk onun için başlamıştı. Ötesinde geminin limana yanaştığını hayal edecekti elbet. Belki gezdikçe de şehri -kim bilir babasının yanı başında belki- o tarihi çağların prensesi olacaktı.

                Devamı için beklemeli…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder