28 Eylül 2016 Çarşamba

Yazan da bulamadı

                İçim alevden bir zindan, yanıyor ocaklarım, her yanım har, yarım kül yarım duman. Nefes nefes olalı görmedi böyle yazı. Can akmakta damarlarımdan...

                Ey yolcum, gel gel de gör halimi! Sevdam bu akşam vakti sonsuza delirdi. Çağırmakta bir yanımı öteki yanım. Sevdam sevdama adam olmalı.
                Ne de hayret bir şey şu hayat denen yol. Ve yolcu son çaresizliğinde gecenin… Unutma sevgilim, konuşulmaktayız hala birkaç gece sofrasında. Kimsin, neredesin, acaba benimle kelimeleri dans ettirir misin?
                Vurgun düşlerim! Sevda sözlerim! Yalnızlık değil sesim, sessizliğim! Ayıp mı ettim? Söylemedim mi? Bekledim mi? Neyi neden?
                Aman bırak bu düşleri gel sarılalım. Sarılmak derken edebi aşalım anlamında değil ha! Biz susalım, sessizliğimiz sarılsın. Biz ağlayalım, gözyaşlarımız sarılsın. Biz sadece öyle deniz kenarı bir yerde, serince bir kumun üzerinde - hafif ıslak-  ve yıldızlar sayılmaya başlamışken, rüzgâr son nağmesini fısıldarken, öylece uzaktan ama en yakından kalbim kalbinin üzerinde sessizce haykıralım dağlara tepelere…
                Yok, başka an, son nefes ha şimdi ha… Belki şimdi bilemem.

                Öldük mü dersin? Gömülürüz belki yan yana, belki çok uzaklara. Ama her yan zaten sen… Aşk bir beşerden en anlamlı olana... Hadi hep beraber: “LA İLAHE İLLALLAH!”

1 yorum: