2 Eylül 2016 Cuma

Kimseden Beslenmek

Milyonlarca başarı öyküsü ardına gizlenmiş hayat dolu çocukluklarımız var bizim. Elin oğullarında yitirilmişliklerimiz.. Cansız bedenler olup toprağa gömülmüşlüklerimiz var. Her yanımızdan damlayan yağmur tanelerinin başımıza kaya ağırlığında düşmüşlükleri var. Mesele benliğimizde değil aslında. Mesele senliğimizde bizim. 

Yazılmamış onca cümle arasından neden kelimeler bu cümleleri seçer? Hem de şimdi, hiç vakti değilken… Sen dilinden yazıldıkları için mi? Yoksa koca bir ben tarafından sana adandıkları için mi? Okurken aklına şu sorular düşebilir: Yazarın aklında olan “Sen” kim?, Yazar bu “Sen”e neden bu kadar bağlı? vesaire… Nasıl da tahmin ettim ama içindeki soruyu.. Cevap vereyim.. O sensin işte.. Kitabı elinde tuttuğunda umutlarla dolan, sokağa her çıkışında temiz hava alabilmenin umuduyla yaşayan sen.. Sana seni hediye edebilecek kadar cesurum aslında bu gece.. Bu arada kimseler bilmeyecek seni unutma. Bu sır seninle aramızda. Çünkü sen bensin bu gece ben sen.. Ne küslük kalacak dudaklarda ne bir hüzün. Her gece olduğu gibi bu gecede sadece yazacağız beraber. Tüm umutlarımıza, tüm dostluklarımıza, ilk ekmek kokularına… Ve sen seni bulacaksın bu gece bende.. Ben dediysek de yanlış anlama o da koca bir sende…

Amma uzattık be kardeşim. Ne çok ben sen davası varmış içimizde. Başka bir dava olsa uğraşmazdık zaten o kadar Psikoloji, Sosyoloji gibi insansız insan bilimleriyle. İçimizdekini açıklamak için aramadık mı uzayı didik didik.. Sırf seni bulalım beni hissedelim diye inmedik mi yirmi bin fersahlara.. Çok fazla umursadık onları ya da bizi.. Hep bir grup ayrılıkları.. Sen ve benle değil de biz ile açıkladık bize olanı. Adı sanı belli değil, kimlikler türettik onlara yani bizden olmayanlara.. Can çekiştik aralarında.. Kaypaklığımızdan değil seni tanıyamamaktan beni bilmemektendi sorunumuz. Kişisel geliştik hep bizlilik seminerlerinde. Okullar tükettik yıllarca yollar yürüdük miktarlarca.. Zaman dedik aradık durduk. Biz bize karşıydık da onları uydurduk. Şimdi sen seni sende ara ki ben seni sende sana buldurayım.
Ne kadar da anlaşılmaz yazılar.. Sözler ve cümleler.. Hepsi karmakarışıklıktalar. Ne oradalar ne buradalar. Aradalar… Aramaktalar. Kültür ayrılıklarından uzaklarda aramaktalar. Bulamayışlarındalar.. Senliğini unutuştalar. Sen kadar sen ben kadar ben değiller onlar… Onlar da değiller ya sadece “KİMLER” adı altında toplanırlar.. Görünürler ama ne bir söz ederler ne bir selam verirler Yunus’ça… Ara ara ki bulasın.. Bizi onları ve kimleri sorgulayasın. Bütün hepsi ne için olsa? Anladım… Derdin seni sende beni sende bulmakta. Söylesene baştan, aratmasana soruyu.. Tamam tamam kızma hemen. Sana demedim. Yoksa egon nice olur be kardeşim..


İnan ki sorun sende değil.. Yolu yordamı gözleyemeyen yazarda. Böyle karmaşık cümle kuranın sonu ya mezardır ya da mecra.. Mecra? Aman neyse ya uzatmayalım boruyu boşuna ne de olsa su elbet akar yolunu bulur. Yolunu mu? bulur bulur...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder