Başka kimseyle vakit geçirmek istemiyorsun. Kimseye bir
şeyler anlatmak istemiyorsun. Kimseyi istemiyorsun. Kimseden bir şey
beklemiyorsun. Tek beklentin var onunla olmak, sadece onunla. Tabi bu işin aslı
böyle olmuyor. Çünkü o da bir başka hayatta var olmak durumunda ve senin ona
ayırdığın zamanı sana ayırmayı tercih etmiyor. Haklı da sen de birçok insana
böyle davranmıyor musun? Ona ayırdığın zaman için birçok insanın seninle
olacağı zamanı hiçe sayıyorsun. Anlamsız bir beklentiler bütününe giriyorsun
sonra. Çıkmaz bir sokağa.
Sonra bir zaman geçiyor. O çıkmazda onun sana lütfettiği
kadar sosyalleşiyorsun. Çünkü her şeyini o yaptın bir kere. Artık dilediği gibi
oynatıyor seni. Dilediği gibi oynuyor seninle. Kendin olmaktan vazgeçmişsin çünkü.
İşte o an fark etmelisin. O seninle oyunlar oynamıyor. O hayatına devam ediyor.
Ya girdiğin çıkmazdan çık ve hayatını kur ya da kimseyi suçlama. Nasıl da sert
geliyor cümleler şimdi boğazdan aşağıya. İki bedende tek ruh masallarına inanma.
21. Yüzyıldayız artık sekülerlik var. Yani hepimiz farklı bedenlerdeki tek ruhuz.
Niye çünkü ruhsuzlaşmanın ebedi çağında var ediyoruz benliklerimizi. Vay be ne
dedim ben öyle…
Bırak kardeşim 19. Yüzyıl romantizmini. Hikâye kahramanları
gibi hayatını adama kimseye. Önce kendin barış kendinle. Bırak herkes yaşasın
hayatını. Bırak herkes kendiyle barışsın önce. –Ama ben haklıyım- naraları da
atma. Bu dönemde böyle “9-6” kıyası diye bir saçmalık nedeniyle herkes
haklıymış. Çünkü sen kendi gördüğün kadar onun gördüğünü göremezmişsin. “Ama
gerçekler…” Boş ver kardeşim gerçekleri. Sen mi ikna edeceksin bu anlamsız
bakışları.
Bakma sen benim umutsuz haykırışlarıma. Doğru kapıya sığın.
Doğru kapıyı çal. Kendinden vazgeçme. Dik dur ama dikleşme. Bir de seni çıkmaz
sokaklara sokuyorsa hayatının bir yanı, boş ver onu. Gerek yok. İnan bana seni
oraya sürükleyen de bilmiyordur, bunu yaptığını. Unutma insanız, ibadetimizde
bile kibir olabiliyor. O yüzden yol belli, çıkmazlarda vakit kaybetme. Seni sen
olmaktan uzaklaştıran her şey ne kadar güzel gibi gelse de kesinlikle aldatmacadan
ibarettir. Zaten uyarı da buna karşı değil mi? Her seferinde sorması Yaradan’ın
“akletmez misiniz?”, “görmez misiniz?”, diye.
Seni karanlık dehlizinden kurtaran el, seni sen için mi
kurtarmış, yoksa kendi için mi buna dikkat et. Neyse fazla nasihat kalbe zarar.
Hoş kal. Hoşça kal sevgili okur. Bu bloğa bir daha yazar mıyım, bilmiyorum.
Şimdilik gidiyorum. Elveda…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder