5 Ekim 2019 Cumartesi

Naz'lı Bir Sohbetten


Bir yarınımın içinde beklediğim bana özel çocukluk seslerim var. Hayatıma yön vermiş insanların sohbetlerini biriktiriyorum kulağımın içinde ve bu gece sabah ezanına yaklaşmıyor vakit nedense.

Çocukluk heyecanlarımı özlüyorum kısaca, huysuzluğumun üstümde olduğu bir gece. Çok yakın zamanda tenini toprağa, ruhunu Cennet’e uğurladığımız insanlar hücum ediyor sanki zihnime. O güzel insanları mı özledim, yoksa onların güzelliği ile dünyanın huzuru başka diyarlara mı kaçtı, anlam veremiyorum.

Bir nefes, binlerce söze bedel:
-Gönlüm derdi, hasret çeker… Gözlerim kapalı, ben çocukluğumun sokaklarını özledim. Yarınımın başı boş, şimdiminse “ser”i hoş, ben dünümü özledim.
- Havai fişekleri, yıldızları… Bazen köşe başında tavla oynayan bakkaldaki amcaları hatta gözlüğüm ile dalga geçen çocukları… Ben çocukluğumu özledim.

“Düşünsene Cennet bahçendeyiz, dünyaya gülüyoruz. Bir de demli çay…”
“İçine de karanfil şöyle, oh mis…”

-Gece olur ellerimiz, biz yine de ölürüz. Yaşamak ciddi iş böyle bil, sabaha kalmaz cenazemiz. Karanlığın sokaklarında, umudun ışığıdır gölgemiz. Sonra bir an olur bakarız sağa sola, bu sefer seslenecek bir Fatıma yoktur huzurda. Ölümümüz sessiz olur bizim. Bir nefes bin nefes içinden, aldı verdi işte daha sevemeden. Gök yüzü yaşamak ve bir göz kıpırtısında son nefes. Biz bizi bilmeden gideriz bu gidişle ve sokaklar kimsesiz. Zarif şairin dediği gibi artık kırlar çiçekler açar bizsiz.

“Bir ışığı yakmanın zorluğu, hatıra sizden huzursuz. Beklediğimiz yerler hep dolu. Hangi gönle girsek nefesimiz is pas dolu. Bir şehrin kadim hatıraları, bir kadının anne şefkati, oysa insan doğuştan böyle olabilir miydi? Yaşamak sancısı tuttu yine baharlarımın. Ve sonbaharın ilk ayında tutundu bir kuru yaprağa. Yaprak tutunabilir miydi, düşme vakti gelmişken, daha fazla? -Umudumu çalmayın ey kocamanlar, ben yanıyorum işte kendi ateşimle. Bırakın bırakın gideyim bu gidişle. Ne de olsa Eylül bitti işte.”

Bir ilahinin nağmeleri dost gönlünden, Fuzuli sesinden:
-Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
 Felekler yandı âhımdan murâdım şem’i yanmaz mı
Kamu bîmârına cânân deva-yı derd eder ihsan
Niçün kılmaz bana derman beni bîmar sanmaz mı

Selam ederim, en içten en dışa cümle mahlukata. Selam ile dua ile cümle erenler …

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder