Bir yarınımın içinde beklediğim
bana özel çocukluk seslerim var. Hayatıma yön vermiş insanların sohbetlerini
biriktiriyorum kulağımın içinde ve bu gece sabah ezanına yaklaşmıyor vakit
nedense.
Çocukluk heyecanlarımı özlüyorum
kısaca, huysuzluğumun üstümde olduğu bir gece. Çok yakın zamanda tenini toprağa, ruhunu Cennet’e uğurladığımız insanlar hücum ediyor sanki zihnime. O güzel
insanları mı özledim, yoksa onların güzelliği ile dünyanın huzuru başka
diyarlara mı kaçtı, anlam veremiyorum.
Bir nefes, binlerce söze bedel:
-Gönlüm derdi, hasret çeker…
Gözlerim kapalı, ben çocukluğumun sokaklarını özledim. Yarınımın başı boş,
şimdiminse “ser”i hoş, ben dünümü özledim.
- Havai fişekleri, yıldızları…
Bazen köşe başında tavla oynayan bakkaldaki amcaları hatta gözlüğüm ile dalga
geçen çocukları… Ben çocukluğumu özledim.
“Düşünsene Cennet bahçendeyiz,
dünyaya gülüyoruz. Bir de demli çay…”
“İçine de karanfil şöyle, oh mis…”
-Gece olur ellerimiz, biz yine de
ölürüz. Yaşamak ciddi iş böyle bil, sabaha kalmaz cenazemiz. Karanlığın
sokaklarında, umudun ışığıdır gölgemiz. Sonra bir an olur bakarız sağa sola, bu
sefer seslenecek bir Fatıma yoktur huzurda. Ölümümüz sessiz olur bizim. Bir
nefes bin nefes içinden, aldı verdi işte daha sevemeden. Gök yüzü yaşamak ve
bir göz kıpırtısında son nefes. Biz bizi bilmeden gideriz bu gidişle ve
sokaklar kimsesiz. Zarif şairin dediği gibi artık kırlar çiçekler açar bizsiz.
“Bir ışığı yakmanın zorluğu, hatıra
sizden huzursuz. Beklediğimiz yerler hep dolu. Hangi gönle girsek nefesimiz is
pas dolu. Bir şehrin kadim hatıraları, bir kadının anne şefkati, oysa insan
doğuştan böyle olabilir miydi? Yaşamak sancısı tuttu yine baharlarımın. Ve
sonbaharın ilk ayında tutundu bir kuru yaprağa. Yaprak tutunabilir miydi, düşme
vakti gelmişken, daha fazla? -Umudumu çalmayın ey kocamanlar, ben yanıyorum
işte kendi ateşimle. Bırakın bırakın gideyim bu gidişle. Ne de olsa Eylül bitti
işte.”
Bir ilahinin nağmeleri dost
gönlünden, Fuzuli sesinden:
-Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
Felekler yandı
âhımdan murâdım şem’i yanmaz mı
Kamu bîmârına cânân deva-yı derd eder ihsan
Niçün kılmaz bana derman beni bîmar sanmaz mı
Selam ederim, en içten en dışa cümle mahlukata. Selam ile
dua ile cümle erenler …
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder